Gizem Modalı Resmi Blog Sayfası

Ağustos bu kadar sıcak olmasa Kemal'e erecektim, fakat...

By 19:10


Altımı ve üstümü eşit pişiren turuncu ay geldi geçiyor bile... Tabii ben bu yazıyı yazmaya başladığımda henüz ayın başlarıydı.Taslaklarımda kalmış zavallım yayınla beni diye bağırıyor. Neyse ki yetiştim imdadına.

Güzelim Ağustos! Etrafta fosforlu aksesuarlar takan, parmak arası terlik ve kısacık yırtık şortlar giyen kararmış bronzlaşmış dişilere adım başı rastlamakla beraber, erkek ırkının da bu ay daha da serpildiğini gözlemlemekteyiz. Onlar nefes ala dursun; 2012 yılının Ağustos'undayız.("Hadi canım yemin et" dediğinizi duyar gibiyim)
Atmosferde olağandışı bir şey yok; şehir kavruluyor, karınca misali işine gidip gelenler, otobüse yetişmeye çalışanlar, sahil boyunda yürüyüş yapanlar, cafelerde sohbet edip kahve içenler, boğazın yanında akşam yemeği yiyenler, korna sesleri, martı sesleri, uçak seferleri, toplantılar, çocukların koşuşturmaları, turistler, ailem, arkadaşlarım... hepsi bir ahenk içinde akıştalar... Kimisi uzaklarda tatilde, yazlığında, kültür turunda, yurtdışında... Kimisi şu saniye denizin dibinde, kimisi şezlongunda güneş kremini tazeliyor, biri kitap okuyor, biri oturmuş ayağında kumlarla terliğini sallaya sallaya okey oynuyor, çocuklar dondurma makinelerinin önünde sıra bekliyor, bazısı uyuyor, hava kararınca eğlence başlayacak, müzik, dans, iskambil, sabaha kadar sohbet, yaz aşkları...
Nitekim hayat, mevsim, yaz ve Ağustos olması gerektiği gibi devam ediyor. Benim "dışarıdaki" hayattan gözlemlediklerim, hissettiklerim, bildiklerim bunlar. Benim dışımda bir hayat var. İyi hoş...

Peki ya beni sormayacak mısınız? Ok, ben zaten sormadan söyleyenlerdenim. Hmmm bir düşüneyim... Son  zamanlar... Tarih veremem ama... sorular üzerime yağmur gibi akıyor! Şaşkın ifadeler, sessiz bakışmalar... "sendeki bu değişimin sırrı ne?" ,"gizem neyin var?", "-hiç sadece mutluyum", "Gizem! neden mutlusun anlat bakiiim!" "-mutluyum sadece..." "Neyin heyecanı bu?" "-mutluyum işte..."  şeklinde diyaloglar çoğaldıkça çoğaldı.  Şimdi bunu annem okusa "sus nazar değireceksin gerizekalı!!!" der beni benden alırdı :) :) Annemi çok seviyorum bu arada :) Süper biri yaaaa! En az Anneannem kadar :) 3 kuşak huyumuzun suyumuzun hatta tipimizin birbirine benzemesi bence yeri geldiğinde ciddi komedilere dönüşebiliyor. Dışarıdan baktığın zaman aynı olaya aynı tepkiyi veriyoruz... Sanırım bende onlara benzemeye başladım :) Ama ana kraliçemiz Ananem! Yanına pür neşe koşarak gidip sarıldığımda dillere destan Uşak şivesiyle vereceği kesin cevap şöyledir hep; "Heh afferin benim gızıma! Eli işte gözü oyneşte! Hangi deyyusla gonuşuyosun yine ceep (e'ler yayvan) telefonunlan!" yani genel anlamda bendeki bu enerjinin sırrını gizli kapaklı işlere bağlar ve kaynağını merak eder:))) Canım benim! Bir bilse torununun bu denli neşesinin dışarıdaki her hangi bir olayla ilgisi olmadığını... Kesin "Bu gız gafayı yidi, ben bi gizli gonuşayım şunla" derdi...

Gelelim konumuza... Ruhunu özlemek diye bir laf bilir misiniz? Peki aslında saf neşenin ruhunu ne kadar fazla özlediğinle doğru orantılı olduğunu bilir misiniz? Bilmezsiniz tabii... Çünkü kalp ve akıl arasında seçimlerimizi çoktan yapmışız. Mantık! Hepimiz onun direktifleriyle yaşıyor, karar veriyor, hareket ediyor, ilişki yaşıyoruz. Halbuki ruh, kalptir... Ehhh kalpte ruhtur haliyle... Ruhsuz olduğunu idda edebilir mi bir insan? Hayır, ruhumuza biraz olsun yaklaşabilseydik şimdi hayatımızın sınırsız yaratım gücünü çalıştırmış, değişimlere şahit olmuştuk. Değişim dediğim tamamen kendinle ilgilidir aslında :) Fakat dünyada herşey yukarıda yazdığım gibi OLMASI GEREKEN haliyle devam ediyordur. Değişen birşey varsa o da BİZİZ :) Fakat düşünmemeyi, sırf saf ve salak hissetmemek için kalbi görmezden gelmeyi tercih ediyoruz çoğu zaman. Kalbinizi kaybetmiş olsanız da o sizi bulur merak etmeyin. Gülümsediğiniz her an o sizinle... Onun lezzetini bir tattığınız zaman, "dur kafamı dinleyim, ahh buralar hiç çekilmiyor, halimden hiç memnun değilim, yeter artık bıktım!" demeye ciddi bir son verip bulunduğunuz koşul her neyse o durumdan keyif almaya başlıyorsunuz. Şükretmeyi öğreniyor, Allah'a hayretler içinde aslında herşeye sahip olduğunuz için devamlı teşekkür ediyorsunuz. Bakın yemin ederim ki öyle :))))))) Gereksiz kişisel gelişim kitapları gibi konuşmuş olabilirim ama umrumda değil bunu en iyi ruhunu farketmiş kişiler anlayacaktır. Özün SEVGİ, SEVMEK, AŞK olduğunu bilip geri kalanın koca bir ilüzyon olduğunun farkında olanlar zaten şuan okurken gülümsüyordur. "Sen kendini yorma biz anladık..." der gibi :) 

E tamam o zaman "Gizem'e ne oldu?" sorusunu geçelim artık :) Merak etmeyin ikramiye falan çıkmadı, çok yakışıklı, zengin bir delikanlı da bulmadım, dileğim mi? Yooo gerçekleşmedi... Artık gerçekleşmesini istemem de zaten :) Ben sadece yolda yürüyen bir deliden farksızım şu aralar... Dünya dar geliyor. Gökyüzü fena değildi oraya yerleştim. Ne değişti peki? Tek bir fark var biraz fazla tatminkarım ve sahip olduklarım için minnettar... Hepsi bu :) 

Başlığıma gelince... Evet beni sıcaklar böyle yaptı! Yoksaaaaaa ohooooo ben varyaaaaaa.....

Kaybolun. Seviyorum sizi! GG





You Might Also Like

1 yorum

  1. Hi! Lovely blog and great post!! :) I would like to invite you to know my blog, you like? ;)
    www.mvesblog.com

    YanıtlaSil